Related Posts with Thumbnails

12 Eylül 2010 Pazar

Ah şu çocuklar!

Malumunuz, bayramı yeni bitirdik. Küçükken bayramları çok severdim elbette, hem para açısından, hem de şeker, tatlı v.s. Ama kazık kadar olduğunuzda, para falan vermiyor kimse size. Makul bir miktarda topladım ama, çocukken zengin olduğumu hatırlıyorum be! Hatta o parayla scooter denen, o zamanların en en en lüks aletini almıştım.
Yine böyle bayramın ikinci günü, asık suratla geziyorum annemlerle. Ama yemin ettim, üçüncü günü gezmeyeceğim diye. Onlar da kabul etti. Babamın bir tanıdığına gittik, kadın, babaannemin de bir tanıdığı mıymış ne. Ömründe beni görmemiş ama, "aaa ne kadaaar büyümüşsün sen öylee" demekten de kendini alamadı. Ben de pişmiş kelle gibi sırıtarak, "hı hı evet" demekle yetindim.
Neyse oturuyoruz, o sırada eve misafir geldi. Sarı saçlı, zürafa gibi bir kadın, yanında kısa boylu, hem kel hem fodul diyeceğiniz cinsten kocası, en az kadının boylarında, ama on üçlerinde vardır diyeceğiniz türden ergen kızları, hemen onun yanında da, kızın bacağına kadar gelen, son derece şımarıkmış gibi duran, beş yaşlarında, elinde bir çikolata tutan oğlan çocukları... Bu dörtlüyü görünce, sırıtmadan edemedim önce... Uzaktan bakınca, hayvanat bahçesinden kaçmış, çeşit çeşit hayvanı andırıyorlardı. Ama biraz daha yaklaşınca ve bayramlaşınca falan, öyle olmadığını anlayabiliyordunuz.

Neyse, yerleştiler koltuklara falan. Beş yaşındaki velet anasının kucağında. Kız ise babasının telefonuyla, son derece sesli bir oyun oynamakta. Sonra "babaa burdan çıkınca nereye gidiceeeez?" diye sordu.
Babası ise, misafirliğe geldiğimiz kadınla koyu bir sohbete dalmıştı. Kıza umutsuzca bakıp "bilmiyorum kızım" dedi.
Daha sonra tatlı, sarma ve çay servisi yapıldı. Bu sırada da beş yaşındaki velet durduğu yerde durmuyordu. Kadının biblolarını, masa örtülerini falan yere düşürdü.
"Ahahaha ay önemli değil, oynasın çocuk ayol" dedi kadın da. Ben olsam iki tane vururdum ağzına.
Tam sıkılmaya başlamıştım ki, çocukların annesi "hadi arka odaya gidin" dedi. Ergen kız, kardeşini tutup arka odaya götürdü. Evin sahibi de;
"Sen de gitsene ya, oynarsınız" dedi.
Oynamak? Ben? Onlarla? Pardon teyzecim de, sen değil miydin bana çok büyümüşsün diyen. Bacak kadar çocuklarla ne oynayacağım ben? (kız bacak kadar değil ama çaktırma)
Başta "eheh yok ya" falan desem de, zorla yollandım arka odaya. Oturma odası gibi bir yerdi, televizyon falan vardı. Kız kumandayı eline almış, bacak bacak üstüne atmıştı. Kardeşi de yanındaydı, birlikte çizgi film izliyorlardı.
Ses etmeden tekli koltuğa oturdum. Telefonumu çıkardım, ama o sırada ikisinden kahkaha koptu. Küçük çocuk, "sümsüüükk kargaaaaaaaa" diye bağırdı. Kız da katıla katıla gülüyordu. N'oluyoruz falan derken, Yumurcak TV'nin açık olduğunu fark ettim.
"Bu karga çok kakaaağğ di miiğğ ablaaaağğ?"
"Eveet, çok kakaaa!"
O sırada ben de kahkahayı patlatıverdim. Öksürükle örtbas etmeyi falan düşündüm, ama olmadı. Bilmiyorum, o kadar komik değildi belki ama o ikisinin öyle çocukça gülüşüp konuşmaları aşırı derecede komiğime gitmişti. Sonra içeriden, kızı annesi çağırdı ve gitti.
Kaldım mı çocukla başbaşa? Ayağa kalktı ve hemen önüme, yere çömeliverdi.
"Senin adın ne?"
"Sherlock Holmes," dedim biraz eğlenmek için.
"Ne neee? Şartlot muu? O ne böee?" diye katıla katıla güldü yine. Ben de gülümsüyordum.
"Ya seninki ne?"
"Beeen teeeennnn!" dedi yeşil tişörtünü göstererek. Meğerse tişörtü, çocukların yeni gözdesi olan Ben10'liymiş.
"Demek sen Ben 10'sin" dedim.
"Eeeeveeeeet." Sonra televizyonu gösterdi. "O karga çok sümsük. Sence ablam da sümsük müdür?"
Hafifçe kıkırdayarak, "ablan sümsük değil de, sürtük bence!" diyiverdim.
Aman Tanrım! O an nasıl utandım kendimden anlatamam. Kıza bir garezim yoktu elbette, öyle bir şey de düşünmemiştim hakkında, yani öyle bir izlenim de bırakmamıştı. Ama nerden aklıma geldiyse, o kelime ağzımdan çıkıverdi.
Sürtük!
Çocuk afalladı, kaşlarını çattı, kafasını kaşıdı ve daha yeni çıkan dişleriyle, tuhaf bir şekilde "O ney demeyk?" dedi.
"Eeee, şey, hiçbir şey canım. Boşver sen onu, bak bak sümsük kargaya nasıl da uçuyor..."
"Bilmiyoy musuyn? Tamam anneme sorcaamm. Annnneeeeeeeeeeeeeeeğğğğ?!"
Ve koşturarak odadan çıktı. Aman Allahım! Aman Yarabbi! Napıcam ben şimdi? Ne halt edicem? Sürtük kelimesini annesine soracak, annesi kızacak ve "nerden öğrendin bakiym sen onu?" diyince de, "o abi söylediiii balile yaa balileeee" diye ağlıcak. İşte tam olarak
s.çtm
Kızarık bir yüzle salona geri dönerken, bizimkilerin kalktığını görünce, "ooooohhhhhhhh yırttıım laaann ha ha haaaa!" dedim resmen içimden. Öyle rahatlama yaşamamıştım hayatımda.
Çocuk ablasına söylemiş olacak ki, kızın gözleri fal taşı gibi açıldı. Tam kapıdan çıkarken de, "Neeeee? Çok ayıp sus bakiym biber sürerim ağzına!" diye bir cırtlak ses duydum içerden. Ablasının değildi. Ablası, annesine söylemiş olacak ki, karının yüreğine inmişti. Ha ha ha. Ve ben de herhalde kadir gecesi doğdum diyerek, ayakkabılarımı bağlamaya başladım.
N'apabilirim ama? Çocuklar bu kadar meraklı olmasın, ben de patavatsız olmayayım. Benim suçum mu sümsükle sürtüğü karıştırmam. Beni o odaya yollayan da "kabayat" zaten. Sorcam ben o yaşlı karıya da, ne demek lan, ben çocuk muyum!

3 yorum:

  1. hahahahhahaha dürtük de oğlum sürtük yerine ama biliyrum hep mert yüzünden oluyo bunlar k5

    YanıtlaSil
  2. aynen onun yüzünden. ama o okumaz bile bunu :D

    YanıtlaSil
  3. Abartma var mı? :D (Siz arkamdan konuşun tabiii :D )

    YanıtlaSil